Kitaplar
Kitapların
ListesiSürekli Yazılar
Kitap Söyleşileri
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
19 MAYIS 1919... 19 MAYIS 2011...
1919 yılı Mayısının 19'uncu günü:
Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu grup, I. Dünya Savaşı'nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış.
Büyük Savaş'ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda.
Milleti ve memleketi I. Dünya Savaşı'na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar.
Saltanat ve hilâfet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta.
Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki hükûmet âciz, haysiyetsiz ve korkak. Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.
Ordunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış ve alınmakta...
İtilâf Devletleri, ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar. Birer bahane ile İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap (Gaziantep) İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da İtalyan askerî birlikleri, Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar faaliyette.
2011 yılı Mayısının 19'uncu günü:
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının, yenik, yıkık ve işgal altındaki Osmanlı İmparatorluğu'nun üzerine kurdukları, İsmet İnönü ve arkadaşlarının çok partili düzene geçirdikleri, Türkiye Cumhuriyeti, 24 gün sonra genel seçimlere gidiyor...
Atatürk'ün kurduğu, özenle her türlü engele ve güçlüğe karşın koruyarak açık tuttuğu, Kurtuluş Savaşı'nın meşruiyet kaynağı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki bir parti, MHP, yasa dışı, ahlak dışı kaydedilmiş görüntüler aracılığıyla yapılan bir siyasal şantajla karşı karşıya.
Medya tam bir baskı altında...
Gazetecilerin duruşmalarını izlemeyi sürdüren GÖP'ün Dönem Başkanı Ferai Tınç, 18 Mayıs'ta şunları söylüyor:
"Gazetecilere Özgürlük Platformu olarak, kurulduğumuz günden bu yana geçen 9 ay içinde 90 gazeteci ile ilgili davalar izledik...CMUK koşularına kesinlikle uyulmadığı şikayetleri yaygın. İsimsiz ihbar maillerinin kanıt yerine geçmesi, dijital kayıtlara dayalı ispat edilmemiş belgeler, çarpıtılmış görüntüler, polis müzekkerelerine dokunulmadan iddianamelerde yer verilmesi, sanık avukatları tarafından sunulan lehte belge ve kanıtların, bilirkişi raporlarının ciddiye alınmaması izlediğimiz mahkemelerdeki ortak şikayetler.
Atılım Gazetesi ve Özgür Radyo çalışanlarıyla ilgili dava, muhalif düşünce ve sesleri susturmak için hazır bir şablon olduğunu bir kere daha ortaya koydu.
Bu şablona göre düzeni eleştiren gazeteciler ve yayıncılar terörist ilan ediliyor ve aykırı sesler susturuluyor. Terör örgütünün medya ayağı tarifiyle özellikle Ergenekon sürecinde daha iyi farkına vardığımız bu şablon bugünün icadı değil.
Dün de iktidarlar muhalif seslere, sosyalist basına, aykırı görüşlere aynı şablonu uyguladılar, bugün de. Bu şablon kalıplarını kırabilmek için düşünce, ifade ve basın özgürlüğünü esas alan yasal değişikliklerin yapılması çağrısında bulunuyoruz.
Uzun tutukluluk sürelerinin cezalandırma yöntemi haline gelmiş olmasından rahatsızlık duyuyor ve cezaevlerindeki gazetecilerin derhal serbest bırakılmasını istiyoruz."
Üniversite giriş sınavındaki skandallar yüzünden 1.700.000 genç ve aileleri isyanda...
Parasız eğitim isteyen gençler bir yıldır hapiste...
İnternet sansürünü protesto eden kalabalıklar bütün kentlerde yürüyüşte...
Silivri'de yargılananlar arasında tutukluluk süreleri üç yılı buldu...
Ülkenin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde her gün kan dökülüyor...
Bütün ülkede hemen hemen her gün bir kadın öldürülüyor...
Bu topraklarda bağımsızlık mücadelesi için dökülen kanlar, çekilen acılar bu sonuçlar için miydi?
